2 Temmuz 2017 Pazar

MONTENEGRO / KARADAĞ 6

BUDVA /SVETİ STEFAN / PEDROVAC

Kotor Pedrovac arası toplam 40 km. kadar bir mesafe. Sabah otelimizde yaptığımız kahvaltı sonrası atlıyoruz arabamıza. ilk durak Pedrovac. sonra sırasıyla Sveti Stefan ve Buva'yı gezip Kotor'a döneceğiz.




Pedrovac küçük bir sahil kasabası, uzun, ince kumlara sahip bir plaja sahip şirin bir yer. Yazın çok kalabalık olduğunu söylüyorlar. Bu şirin kasabada biraz dolaşıyoruz ve fotoğraflar çekip hediyelik dükkanları dolaşıyoruz.1-2 saat gezmemiz sonrası yola koyuluyoruz tekrar, hedefimiz Sveti Stefan.






Sveti Stefan, şu sıralar dünyadaki en pahallı otellerden bir işletiyor, içeri girmek müşteriler dışında bize yasak maalesef

İSKOÇYA 1 LOCH LOMOND , OBAN

11 Haziran 2017

İskoçya seyahatine çıkmadan önce İngiltere de yaşayan İkiz kardeşimin/ eşimin ikiz kardeşinin ( Yazıda Salih diye geçecek ) evinde, önceden yaptığımız İskoçya seyahat planları üzerinde gün boyu çalışmalarımızı yaptıktan sonraki sabah yola çıkmaya hazırız, bekle bizi İskoçya..







Resimdeki tüylü kızımızın ismi Tekir, annesi vefat edince, evdeki seslerin azalmasıyla kendini çok yalnız hisseden kızımız. İnsan görünce pek bir mutlu oluyor  Babasından istedik " götürelim bu prensesi Datça'ya " dedik ama izin çıkmadı kendisine.
Nerde kalmıştık, yol yorgunluğunu attıktan sonra ertesi sabah Salih, Biz ve Salihin kız arkadaşı Kim  ile koyulduk yola.İlk hedefimiz Glasgow'dan bir - birbucuk saat uzaklıktaki Loch Lomond gölü. Yavaş yavaş bizim Datça'da yaşadığımız kış şartları Haziran ortasında belirmeye başlıyor. Hazırlıklı geldiğimiz için sorun yok, kıyafetlerimiz bizim kışımıza göre bavullara atıldığından giyiniyoruz kalın kalın.







ilk durağımıza geliyoruz Otelimizin ismi "LODGE ON LOCH LOMOND " otelimiz konforlu, odaları büyük ve termemiz, balkonlu bir odamız var manzara Lomond gölü. İskoçya seyahati boyunca, biraz iddialı gibi gelebilir ama, şimdiye kadar çok az Türk'ün gelebildiği yerleri görme imkanına kavuştuğumuzu söyleyebilirim, ahh biraz yağmur az yağsa kendimizi " yüzüklerin kardeşliği " filminde hissedeceğimiz görsel ziyafeti tattığımızı söyleyebilirim.




Yağmur peşimizi hiç bırakmadı denilebilir İskoçya'da Göl kıyısından bir kare, İskoçya kuzey kutbuna yakın olduğundan havanın kararması 11 lere kadar uzuyor, bu karenin çekildiğinde uyku vaktimiz gelmiş de geçiyor du.


Loch Lomond bu yöredki cazibe merkezlerinden biri ve iyi otellerin toplandığı bir yer. Otelimiz büyük ve güzel ama biz her seyahatte tercihimiz olan daha otantik yerlere gideceğimiz heyecanı ile ertesi sabah erkenden kalkıp fotograflarımızı çektikten sonra kahvaltımızı yapıyoruz, hedef önce Oban.

12 Haziran 2017



Lomond gölünden eşsiz manzaralar eşliğinde 2 saatlik bir kara yolu yolculuğu ile Oban'a varıyoruz. Oban bu yörede transit geçişler yanında feribotlarla etraftaki adalara ulaşım için önemli bir merkez. İskoçya denince hemen aklınıza deniz ürünleri gelmeli ve de viskileri.



Feribotun kalktığı iskelede balıkçılar küçük bir barakada aklınıza gelecekher türlü deniz mahsüllerini, oldukça ucuza satıp hemen orada servis ediyorlar.


bu istiridyelerin tanesi bizim paramızla 3,5 TL  ülkemizde, zaten bukadar taze bulmak imkansız ve fiyatları da inanılmaz.

bir güzel, afiyetle ayak üstü yutuldu istidyeler.


İstiridyeler yendikten sonra onları sarhoş etmek ve Mull adasına bizi götürecek feribot saatini beklemek için bir Pub'a yollanıyoruz.

Mull adası ve sonrası gelecek yazıda olsun  şimdilik bu kadar.


21 Şubat 2016 Pazar

MONTENEGRO / KARADAĞ 5

NJEGUSİ 





Kotor, Njgusi arası 25 km. lik dar, virajlı, çok dik dağları tırmanan, ürpertici, bazen dehşete düşürecek kadar sert koşullara sahip bir yolla 1,5 saat uzaklıkta ülkenin ismini hatırlatan yüksek dağlarda yer alıyor Njegusi. Yolu her nekadar sert olsa da bir okadar muhteşem manzaralara sahip. İyi araç kullanamıyorsanız sakın araç kullanmayın bu yolda, bir otobüs ile karşılaştığınızda geri geri gidip yol vermeniz gerekebilir. Yol okadar dar ki, iki aracın yanyana geçmesi çok ama çok zor.



Njegusi aslında Montenegro'nun eski başkentlerinden birisi. Bize eski başkent denildiğinden olacak şehre kasaba daha doğru bir tanım olacak burası için. Kasabaya girdiğimizde hayal kırıklığına uğradık ilk başta. Meydanda bir kaç hediyelik satan yerleri dolaştıktan sonra Tütsülü domuz etleri ile meşhur bu kasabada daha önce güzel yorumlar alan Konobo Kod Radonjika adlı lokantaya giriyoruz.





Önümüze tütsülenmiş domuz etleri geliyor yerel biramızı da yudumlarken nefis tütsülenmiş etleri miğdemize indiriyoruz. Laf aramızda kalsın tütsülü etin tadının damağımda kaldığını itiraf etmeliyim. Miğdemiz de dolunca kısa bir kasaba turu atıp Kotor'a doğru gene zorlu bir etaptan dönüşe geçiyoruz. Dönüş, gelirken yolu tanıdığımızdan olacak gelmemizdeki gibi korkunç gelmiyor, manzarayı içimize çekip otelimize dönüyoruz.

MONTENEGRO/ KARADAĞ 4

TIVAT / PORTO MONTENEGRO


Aracımızı şehir içinde birpark alanına yerleştirip başlıyoruz yürümeye, hedefimiz porto Montenegro adındaki modern marina. Resimde görülen otel bir zamanlar bu şehrin en iyi oteli imiş, şimdilerde eski günlerini arar vaziyette maalesef.

Tivat şehri iki bölümden oluşmuş bir yerleşim diyebiliriz, eski şehir oldukça geniş ama eski dediysem tarihi değeri olmayan binalar. Yeni şehir diye tabir edeceğimiz bölüm çok küçük bir bölümü Tvat'ın zaten bu yeni şehir Porto Montenegro adıyla anılıyor. 


Porto Montenegro denilince yeni yapılmış marinadan bahsetmeden geçmeyelim, marina arkada bulunan eski şehir ile tam bir tezat teşkil edecek görünümde. Marina içinde dünyaca ünlü markaların yer aldığı mağazalar ve cafeler yanında bu şaşaalı yere uygun, gene şık kadın ve erkekler piyasa yapmaktalar.


Marinada biraz vakit geçirdikten sonra konakladığımız güzel Kotor'a dönüşe geçiyoruz. Tivat için son olarak şunu söyleyebiliriz, gitme fırsatı bulamazsanız sakın üzülmeyin, görülmesi gereken yüz dönüm büyüklüğündeki bir alan dışında Tivat'ta ilginizi çekecek bir yere biz rastlamadık.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

ÖLÜ DENİZ YAMAÇ PARAŞÜTÜ

Zorunlu olarak araçımızı tamir ettirmek için iki günlüğüne Fethiye'ye gitme durumu ile karşı karşıya kalınca, bu seyahati tatil haline getirmeye karar verdik. Bir kaç gezi hedefi ve otelimizi ayarlayıp çıktık yola.
 
Bu yazıda sizlerle Ölüdeniz'in hemen üstünde bulunan Baba Dağından yamaç paraşütü atlayaşımdan resimleri aşağıda paylaşmadan önce Yamaç paraşütü aktivetesini yapmak isteyenlere bir kaç ip uçu varmek istiyoruz.

Öncelikle yamaç paraşütü yapmak isteyenler Ölü denizde bulunan bu işi yapan irili ufaklı aracı firmalardan birine gidip kayıt ve ücret ödemeliler.
Nisan Sonunda bize söylenen rakkam 160 TL iken bu gidişimizde ( Hemen hemen 1 ay sonra )  fiyatın 190 TL olduğunu öğrendik. Sezon ilerledikçe de bu fiyatın artacağını duyduk.
Yukarıdaki resimde atlamadan önce bizi rahatlatmak için resimler çekilmeye ve atlayış ile ilgili kısa bilgiler verilmeye başlandı.


Atlayışa Ölü denizden yarım saatlik bir mesafede olan 1700 rakımlı piste oldukça dik rampalardan geçerek firmaya ait minibüs ile ulaşıyorsunuz. Babadağ bir millipark olduğundan atlama ücreti üzerine 32 TL de giriş ücretini ödemeniz gerekmete. Bu arada dikkat etmeniz gereken husus cepleriniz de ve üzerinizde düşme riski taşıyan ne varsa aşağıda bırakmanız gerekmekte. Buna çep ve fotoğraf makinalarıda dahil.



Resimde pistten atlamamız sonrası atladığımız 1700 metrenin de üzerine çıkmamız sırasında benim Periscope yayını yapma hazırlıklarım görülüyor.
Telefonumu bağışlayın iç çamaşırına sakladım ve pilotumuzdan çekeceği resim ve videoları satın alacağım sözünden sonra pilotumun "şimdi yayın yapabilirsiniz ve ben söyleyince çıkarttığınız yere tekrar sokma şartıyla" iznini alarak yayın yaptım.
Aslında iki sebebten telefonlar yasaklanıyor birincisi aşağıya düşmesi durumunda o yükseklikten düşen nesnenin altta seyreden paraşütlere veya aşağıda bulunan insanlara zarar verme riskinin olması, ikincisi pilotların çektikleri resim ve videoları satamamaları riskini aza indirmekten çekindiklerinden


Atlayış öncesi pilotunuza "adranalin istemiyorum lütfen " derseniz size daha vicdanlı davranıyorlar ve havada onlar için risksiz ve problemsiz olan dönme manevralarını yapmak istediklerinde siz izin verirseniz adranalin yükleyici paraşüt hareketlerini yapıyorlar.

Sonuç olarak bu atlayış eğer cesaretinize güveniyorsanız denemeniz gereken şeylerden biri derim.



26 Nisan 2015 Pazar

Fethiye ve civarı: Nereye gitmeli, ne yemeli...

Dalaman'a sabah uçağına, İstanbul'a torunlarına görmeye gidecek annemin bırakılması, sonrasında da arabanın yıllık bakım için Fethiye'ye götürülmesi gerekiyordu.. 

Aslında yola çıktığımızda niyetimiz arabayı bıraktıktan sonra bir taksi ile Fethiye sahiline inmek ve orada bir kaç saat geçirmekti.. 

Yolda instagram'da yayınladığım bir fotoğrafta, Fethiye'de 3-4 saat zamanımız var, nereye gidelim, ne yiyelim diye sordum.. Hemen bir dolu harika fikir yağmaya başladı.. Çoğunluk mutlaka Kayaköy'e gidin diyordu.. Çok sevdiğimiz, daha önce bir kaç kez gittiğimiz bu yeri tekrar ziyaret etmek bize de çok cazip geldi... O zaman kısa süreli bir araba kiralayalım dedik.. Ama Nissan servisi bu işi bizim yerimize çözüp, bize bir araba verince erkenden düştük yollara..


İlk durağımız ünlü Kayaköy oldu.. Datça'dan sabah 6'da çıkmıştık ve karnımız zil çalıyordu.. Odun ateşinde pişen mis gibi gözlemelerin kokusu bizi girişteki bir lokantaya yöneltti.. Lezzetli otlu gözlemelerimizi ikişer bardak çay ile mideye indirince tırmanmaya hazırdık..



17.yüzyılda kurulan Levissi kentinde zamanında 25.000 kişi yaşamış. Çoğu Rum olan nüfus 1923 nüfus değişimi ile Yunanistan'a gönderilip, oradan gelen Türkler'de bu dağlık bölgede yaşamak istemeyince, güzelim sokakları, taş binaları ile bir zamanlar pırıl pırıl parlayan kent zamanın acımasız ellerine kalmış.. 




Biz Türkiye'de yaşayan pek çok ailenin geçmişinde göç hikayeleri çoktur.. Mesela benim baba tarafım Kırım'dan, anne tarafım ise Romanya'dan göç etmişlerdir.. Eminim pek çoğunuz benim gibi hüzünlü göç hikayeleri dinleyerek büyümüşsünüzdür.. Bir kaç parça eşya alıp, geride bırakılan koca bir hayatın, sımsıcacık bir evin özlemi, sonrasında da bilinmedik yepyeni bir hayata başlamanın bitip tükenmez çabaları ve hiç dinmeyen özlem...İşte Kayaköy bu göç ve özlem hüznünün canlı bir anıtı.. Terk edilmiş, yıkılmış ve ocaklarında incir ağaçları çıkmış bu köyde gezip de hüzünlenmemek mümkün değil..









Kayaköy'den sonra gri bahar havasında Ölüdeniz tek kelime ile büyüleyiciydi.. Yaz sıcağı, yaz kalabalığı olmayınca bambaşka bir hali vardı Ölüdeniz'in.. Uzun uzun sahilde yürüdük manzaranın ve huzurun keyfini çıkardık.. Sonrasında Fethiye sahiline gidip geç bir öğle yemeği yedikten sonra, Datça'ya evimize döndük.. Bu yazımın asıl amacı bana Fethiye için verilen önerileri kayda düşmek.. Biz bir kaçını yaptık, çoğuna ise zamanımız yetmedi.. Ama kimbilir bir gün bu güzel yere yolunuz düşerse bu listeye sizde göz atmak isteyebilirsiniz..   




  • Katrancı koyu, Yeşil Vadi'de kahvaltı..
  • Fethiye Kordon'da tost ve taze sıkılmış meyva suyu ile denize karşı kahvaltı..
  • Fethiye - Kargı köyünde bulunan Enver Yalçın Yörük müzesi ve orada verilen doğal kahvaltı
  • Kayaköy Cinbal restaurant da öğle yemeği.. Kebabları harikaymış. Bize sabah kahvaltısı içinde tavsiye edilmişti ama sabah saatlerinde biraz terk edilmiş gibiydi..




  • Karaköyden sonra Gemile Koyu..
  • Karagözler'de Deniz Cafe'de kahve keyfi..
  • Ölüdeniz Babadağ'dan paraşüt atlayışı.. Minibüslerle dağa çıkma, atlayış toplam 1 saat tutuyormuş ve fiyatı 170 TL.
  • Kayaköy'e giderken aşıklar tepesi - Kale Park... Tüm Fethiye'yi kuş bakışı görmek mümkünmüş..



  • Kelebekler vadisi ve orada bulunan Faralya köyümde güneş batarken, tüm Kelebekler vadisine kuşbakışı yenen bir akşam yemeği.. ( İşte bu maddeyi kesinlikle yapılması gerekenler listeme ekledim)
  • Fethiye'de Nefis Pide'den kıymalı pide..
  • Fethiye'de Paspatur çarşısında alışveriş..
  • Balık Halinde öğle ya'da akşam yemeği.. Hamdi'nin yeri özellikle tavsiye edilmiş.. ( Ne yazık  ki balık haline yolumuz öğle yemeği yedikten sonra düştü ve çok pişman olduk.. Balıkçılardan istediğiniz deniz ürününü alıp, etraftaki lokantalarda pişirtip yiyebileceğiniz çok hoş bir yer.. Bir sonraki Fethiye ziyaretinde yemeği kesin orada yiyeceğiz.. 
  • Saklıkent.. ( Vaktiniz varsa benimde kesinlikle tavsiye edeceğim bir yer.. Özellikle sıcak yaz aylarında buz gibi suyu ile tam bir vaha..)







  • Ve son olarak bir kitap tavsiyesi.. Bana ilk kez İngiliz eltim Helen bahsetmişti, Türkiye ile ilgili harika bir kitap diye.. Louis De Bernieres 'den Birds Without Wings.. Türkçe'ye Kanatsız Kuşlar ismi ile çevrilmiş kitap Cumhuriyet öncesi ve sonrası Kayaköy'de yaşamı anlatan harika bir roman.. Ben okumaya doyamamıştım ve özellikle bu yaz Kayaköy'ü ziyaret etmek planlarınız arasındaysa okumadan gitmeyin derim..